8 Eylül 2015 Salı

Eleştiri


“Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz.”Sabahattin Ali / Kürk Mantolu Madonna




Neden sürekli eleştiriyoruz?

Özellikle, sosyal medyada okuma üzerine…

“Twitter’da Facebook’ta paylaşmak için okuyorlar.” “Takipçi sayılarını arttırmak için, beğenilmek için kitaplardan paylaşımlar yapıyorlar.” Sürekli bir eleştiri bir küçümseme hali…

Okurun az olduğu memleketimizde, böyle eleştirme hakkına sahip miyiz? Bence değiliz. İnsanlar okusun. Heves kırmamak lazım. Belki önce paylaşım için okuyacak, sonra keyif alacak ve sürekli okuyacak. Merdiven ve basamak ilişkisi gibi düşünüyorum. İlk basamağa basmadan tepeye çıkamayız. Herkes kolejden, iyi edebiyat öğretmenlerinin elinden geçmiyor veya okuma alışkanlığı olan ailede yetişmiyor.

Vay efendim “kitapla fotoğraf çektirmek için kitap alıyorlar.” Alsınlar. Dünyanın en güzel objesi, çektirsin  fotoğraf ne var?

En somut örneklerden birisi de; Kürk Mantolu Madonna, çok fazla alıntılama yapıldığı, çok satılanlar listesinde hep liste başı olduğu için, en çok da onun üzerinden yürüyor eleştiriler. Karikatürünü de yaptılar. Kürk Mantolu Madonna, bir bu kadar daha okunsa hiç ses etmem, keşke okunsa. Edebi derinliğine inilmeden, felsefi olarak tartışılmadan, yazarının bu memlekette ne çektiği sorgulanmadan, düz bir aşk hikâyesi gibi okunması elbette tartışılmalı. Bu bir bilinç. Biz de bilinçli bir toplum olma yolundayız. Bunu kabullenip ona göre eleştiride bulunmalıyız. Okullarımızda edebiyat dersinden bize kalan sadece “failatün failatün failatün failün” Ezbere dayalı  eğitim sisteminden de başka bir beklentimiz olamaz.


“Kitapların içinden cümleler seçilip yazılıyor”, sık rastladığım eleştirilerden birisi de bu. Seçilsin. O cümleyi paylaşan kendinden bir şeyler bulduğu için paylaşıyordur,  bunu da seçici algısıyla yapıyordur. Tezer Özlü’ nün dediği gibi; “Tek bir kelimeden binlerce anlam çıkardığım günler de oldu, yazılan uzun cümleleri görmezden geldiğim günler de.”
Diğer yandan, belki o cümleyi kuran yazar merak edilecek, belki o eser merak edilecek. Ve bir kitap okunacak.
Burada sorun; cümlenin doğru alıntılanıp alıntılanmadığıdır.  Nazım’ın diye ne şiirler, Can Dündar’ın diye ne makaleler okuyoruz.  Bunu hep birlikte eleştirelim.


Konu nitelik ve nicelik tartışması değil. Konu edebi değeri olan- olmayan eser tartışması da değil. Bunlar çok başka şeyler… Düşüncelerim, popüler kültüre hizmet ediyor gibi algılanabilir. Değil. Ben de karşıyım ona, seçici bir okur olarak fikrim; nitelikli, bize değer katan eserler okumaktan yana. Fakat fikrimin bu olması bana kimseyi aşağılama hakkını vermez.

Bu memleket cahili kadar, entelektüelinden de çekti. İnsanları dışlamadan yana değil, kazanmadan yana olmalıyız.

“Oymacılıkta kural eleştirilerde de geçerlidir, oyulacak yer kesilmez.” Kesmeyelim. Güzele, güzelliğe evirelim…

1 yorum:

  1. bambaşka bi olaydır..bir an kendiniz olmaktan çıkıp yeni bir kahraman olarak sonunu bilmediğiniz bi yolculuğa çıkarsınız..farklı kişiler tanır,farklı hayatlar görürsünüz..internettede bu olayları yaşarım diye düşünmemek gerek..o ayrı bir büyüdür..

    YanıtlaSil