29 Ocak 2015 Perşembe

Armağan




"Bellekte unutulmaz bir iz bırakan her imgeye bir şey bağlarsın:
Bir düşünce, bir yafta, bir kategori, bir kozmik öğe..."

Umberto Eco / Foucault Sarkacı/ s:53







Sevgililer günü yaklaşırken, e-mail ve mesaj kutularımız reklamlarla dolarken aklıma düşen sorular… Armağanları özel yapan nedir? Günlerin adı mı, sunulan hediyesinin ederi mi, yoksa manevi değeri mi?..

Bunları düşünürken Romain Gary’in Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı adlı romanında annesinin yazara armağan konusundaki öğüdünü anımsadım… Romanın adı; kısacık bir özeti gibi… Annesinin fedakârlığını ömrünün her soluğunda hissetmiş, yaşamının biçimlenmesinde etkisi olmuş, bunun ağırlığını taşımış bir yazarın romanı
Yazar sıra dışı bir kalem… Fransa’da her yazara ancak bir kez verilen Goncourt Edebiyat Ödülü'nü, bir kez kendi adıyla bir kez de takma adı olan Emile Ajar’ la yayımladığı iki romanıyla iki kez kazanmış  olan tek yazar.

Anne öğütte şöyle diyor oğluna :“Şunu hiç unutma. Minicikte olsa bir demet çiçeği kendi elinle vermen, satıcının birinin eline koca bir demet tutuşturup göndermekten çok daha etkileyicidir. Bir sürü kürk mantosu olan kadınlardan uzak durmaya bak. Bunların bütün derdi, bir yenisine daha sahip olmaktır. Gerçekten gereksinim duymadıkça böylelerine pek yaklaşma. Armağanlarını özenle seç, Kime hangi armağanı vereceğini belirlerken titiz ol. Armağanı kime vereceksen onun beğenisine uygun bir şey seçmeye çalış. Eğer eğitilmemiş, görgüsüz bir kadınsa ve edebiyattan hoşlanmıyorsa, ona güzel bir kitap al. Yaklaşman gereken kadın, kültürlü alçakgönüllü ve ağırbaşlı biriyse ona lüks bir eşya, bir parfüm ya da bir şal armağan et. Takı türünden bir şey almak istediğinde kadının, saç rengine, göz rengine uyumlu bir şey seçmelisin. Bu özellikle broş, yüzük, küpe gibi şeyler için daha da önemli. Ya gözlerine, ya elbisesine, ya da mantosuna, ya eşarbına, hiç değilse saçlarına uygun olmalı aldıkların. Saç ve göz rengi aynı olan kadınları giyindirmek daha kolaydır ve insanı fazla masrafa sokmaz böyleleri” (s:106)

Ne kadar zarif öneriler: Kendi elinle ver çiçeği, göz rengine uygun eşyalar seç!... 
Günümüzde yaşam gailesinin yoruculuğu, zamanın azlığı ve tüketime yönelik yaşamlar için detay sayılabilecek incelikler…

Aslında dile, kaleme, gelmeyen bazı anlar var ki, yaşamın sunduğu en güzel armağan onlar…Yerini bir maddi eşyanın almasının mümkün olmadığı,  yüreğin sandık odasında saklanan, zaman eleğinden geçmiş, belleğe rayihasıyla mıhlanmış, anılar. Bunları biriktirebilmek yaşamın en büyük koleksiyonerliği…
Pahada ağır, maneviyatta düşük mücevherler yerine, kıymet biçilemeyecek, ancak sunulan kişiyi mutlu edecek özel eşyalar hediye etmek için uğraşmak, zaman ve emek harcamak, sanırım önemli olan bu… Ayırdığımız her saniye, o hediyeye sevgi olarak siner…  Aksi kıymetsizdir. Herkese alınan şey maddi olarak ne kadar değerli olursa olsun, manevi olarak değersizdir…

Gördüğümüz değer; incelikte, duyguda saklıdır… Armağanda yüreğin çarpıntısı yoksa kaç para eder?

Anısı olan her şey kıymetlidir…

Örneğin deniz kabuğu; kıyılarda binlercesi var ama sen bir tanesini mücevher kutusunda, mücevherlerinin arasında saklarsın. Onu değerli yapan anısıdır; sunanın kıymetidir…

Adına imzalatılan, saklanan bir kitap, sadece kitap mıdır?..

Bunları ıskalayan, yaşamın lezzetini ıskalamış olmaz mı?..

Bizler değersizliği yaratıp, bir de ondan şikâyet ediyoruz… Bu devir yozsa, yozlaşmışsa bu hepimizin suçu. Suçu kapitalizme atmak sağlam bir bahaneden öteye gidememektir.

Kadınlar da bu fikri savunup, değerli hediye beklerken, önce kendi içlerindeki çelişkiyi yenmeliler…

Oğlumun şafakta vereceği sözü olsun, yaşamın ağırlığına bir de öyle bir kahır eklensin istemem, ancak; sevgilisine alacağı hediyeler konusunda öğütlerimi tutsun isterim…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder