27 Kasım 2014 Perşembe

Kasım Adın Hüzün Olsun

“Yaşam felsefesi olarak yücelttiğim şeyin bir çeşit hüzün olduğunu anlıyorum.”
Umberto Eco /Foucault Sarkacı/s:90




Gönül üzgünlüğü, TDK hüznü böyle tanımlıyor. Bence, duygu yükü… Anımsatan  şeylerin çokluğu yükü ağırlaştırıyor; misal kasım…
Renk ahenk  bir doğa… Yeşilin turuncunun, kızılın, sarının her tonu… Göllerde nehirlerde yansımalar… kır evine sığınası geliyor insanın, dünyanın tüm derdinden tasasında uzağa, bir oda dolusu kitapla sevdiğinin kollarına…Okudukça kaybolsak, kayboldukça  okusak ve yeniden satırlarda dizelerde kendimizi  bulsak…Şöminenin çıtırtısı, rüzgarın uğultusu, düşen yaprakların uçuşu; anılara alıp götürse…
Sararıp , kopan yapraklar ayrılığın imgesi iken simgesi olur … Yük ağırlaşır… Yalnızlık duygusu yoğunlaşır, gönül gücümüzü destekleyecek, yükseltecek kişiler ararız etrafımızda… Varlığı, bin derde dava olanlardan… - Ama yokken var olanları buna dahil edebilir miyiz?

Boynumuzu büken, doğanın güzelliği midir, yoksa anıların ağırlığı mı?



Kır evinin verandasında, dizlerinde kitap gözlerin patikada ise; gelmeyecek olanı beklemenin  ne demek olduğunu, okuduğun kitapta rastladığında, kitabın kapaklarını birbirine  çarpar Allah kahretsin  dersin, göz yaşını tutamazsın… Ağlarsın… Gözlerin sızlar, yüreğin sızlar; okursun…

Sarıya boyanmış doğa hüzün denizi olur, dalar gidersin…



Vebali bir aya mıdır?.. Tabii ki değil… Ama o ki hatırlatın; Kasım adın hüzün olsun…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder