Havaalanında ökçeli ayakkabılarla
koşuştururken, kalabalığa mı, üzerimi değiştirmeye zaman bulamadığıma mı yoksa
ikisine birden mi lanet okuduğumu bilmeden insanlara çarpa çarpa valizimi
sürükleyerek bankoya ulaşabildim. İnsanların konuşmalarından yayılan homurtu
ortamdaki seslerle birleşince dayanılmaz bir uğultu oluşturuyordu. Kalabalığı
ve uğultuyu bölerek ancak üçüncü anonsun sonunda ulaştım bankoya. Derin bir
soluk alarak kimliğimi yer hostesine uzattım. Bagaj işlemlerini tamamlayıp uçuş
kartımı aldığımda, uçağı kaçırma riskinden ve valizin ağırlığından aynı anda kurtuldum.
Yerime oturduğumda, telaştan ve koşuşturmaktan unuttuğum ayaklarımın ağrısını
zonklamalarıyla farkına vardım. Bir kahve her şeyi unutturacaktı.
Uçak apronda hareket etmeye başladı.
Çok yorgun olmama rağmen, el alışkanlığıyla çantamdan kitabımı çıkardım.
Yanımdaki kilolu sayılabilecek bir bey, cüssesine yakışır bir dosyayı dizlerine
koymuştu. Yol boyunca çalışacağını, uçağın kalkışının tamamlanmasını
beklediğini tahmin ettim. kemer ikaz ışıklarının sönmesiyle tablasını açtı ve dosyayı
yerleştirdi, dosyanın altında ince bir kitap ilişti gözüme. Okuyan insanlara
has bir merakla kitabın hangi yazara ait olduğunu, bildiğim bir kitap olup
olmadığını merak ettim. Ve dayanamayıp ” Kitabınıza bakabilir miyim?” dedim.
Cevap vermeden nazikçe uzattı kitabı. Furuğ, Yeryüzü Ayetleri, Seçme Şiirler . Bir
şiir kitabı. Mahcup bir tebessümle “bildiğim bir şair değil” dedim.
O Furuğ’u bilmeyişime şaşırdı ben de bir beyin seyahat kitabı olarak şiir
seçmesine.
“İranlı kadın şair“ dedi. “O
coğrafyada kadına biçilen elbiseyi giymemiş, kendisine aşktan ve sanattan bir
elbise yapmış özel bir kadın. Onun için Rıza Berahani “İran’da tamamen
biriciktir ve dünyada ise kadın biricikleri arasında demiştir. Özgürlüğünü ve
sanatını her şeyin üstünde tutmuş, bedelini ömür boyu çocuğunu görmeyerek
ödemiş, o kıtada dile gelmemesi gerek
şeyleri şiir olarak yazmış, cesaretini ispatlamıştır." Soluklanıp kitaptan 37.sayfayı açtı ve sözlerini doğrulayan dizeleri okudu.
“Günah işledim hazla dolu bir günah
Sıcak, ateşli bir kucakta
günah işledim demirden
ateşli, öç peşinde kollar arasında”
Furuğ’un şiirindeki aşkı
bilmiyorum ama sizin aşkla bahsettiğiniz belli dedim. Hüzünle baktı, “ona gidiyorum” dedi. Aşk tek
taraflı yaşanabilendi,- karşı tarafın ölü olmasının ne önemi var-. Vuslat dedim
içimden. Umarım bir aksilik olmaz ve kavuşursunuz. Sanat, kadın, aşk ve cesaret
bunlar çok kolay bir araya gelen kavramlar değil en azından kendi coğrafyamdan
biliyorum. Hayatımın en güzel yolculuklarından birisi olacağı kesindi artık.
-Yormayacaksam daha dinlemek
isterim.
-Okurum tabii, ama isterim ki
şiirlerini kendi sesinden dinleyin, sesinin ahengi, vurguları insanı büyüler.
“Söz” dedim, “ilk fırsatta.”
“ah!
bana düşen budur
bana düşen budur
bana düşen
bir perdenin asılışının benden aldığı gökyüzüdür
bana düşen terk edilmiş merdivenden inmek
ve yalnızlık içinde çürümekte olan bir şeye ulaşmaktır
bana düşen hatıralar bahçesinde hüzünle dolaşmaktır
ve "ellerini seviyorum"
diyen sesin kederinde ölmektir”
bana düşen
bir perdenin asılışının benden aldığı gökyüzüdür
bana düşen terk edilmiş merdivenden inmek
ve yalnızlık içinde çürümekte olan bir şeye ulaşmaktır
bana düşen hatıralar bahçesinde hüzünle dolaşmaktır
ve "ellerini seviyorum"
diyen sesin kederinde ölmektir”
Çok güzelmiş dedim. Yolculuktan
çıkıp özel bir şiir dinletisine dönüştü yol.
Kitabın sayfalarını çevirip
okuyacağı şiire bakındı ve durdu. Sayfada kırmızı kalemle düşülen notta,
” bazı dizeleri sadece bedelini
ödeyenler anlar” yazıyordu.
“orada gece boyunca
göğsümde umutsuzca,
göğsümde umutsuzca,
nefes nefese soluyan
biri
ayağa kalkıp
seni isteyen birinin
soğuk ellerini
durmaksızın itiyordu”
ayağa kalkıp
seni isteyen birinin
soğuk ellerini
durmaksızın itiyordu”
Notu sormadım.
Aşkın her halini dinliyordum;
karşılıklı, karşılıksız, yasak, çok sevilen ve çok seven…
“Aşk gerçekten aşksa, zaman aptalca laftır“
dediği için belki de, zamanı hiçe sayarak gidiyorum dediğinde, alçalmaya
başladığımızın anonsunu duyduk.
Kendimi bile kıskandığım olmuştur
ama, yaşamayan bir kadını ilk kez kıskanıyordum.
Anılarıma unutamayacağım bir
yolculuk, belleğime harika şiirler ve hayatıma özel bir dost katarak harika bir yolculuğun sonuna geldim…
“herkes biliyor
simurgların sessiz ve soğuk rüyasına yol bulduğumuzu
gerçeği bahçede
adsız bir çiçeğin utangaç bakışında
ve ölümsüzlüğü
iki güneşin birbirine bakıp daldığı
sonsuz bir ânında bulduk biz.”
Kitap: Furuğ/ Yeryüzü Ayetleri/
Seçme Şiirler
Can /7.baskı
Çeviri:Makbule Aras
Mavi Posta Kasım Sayısında Yayımlanmıştır.
Mavi Posta Kasım Sayısında Yayımlanmıştır.