Biz bütün bir kadın cinsinin kurtuluşu için yola çıktık.
Rosa Luxemburg
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde
elimizde pankartlarla yürürken, bir slogan atmaya başladı grup lideri; “dünya
yerinden oynar kadınlar özgür olsa...“ Buna bayıldım. Bir sokak dolusu kadın,
zıplayarak, slogan atarak yürüyoruz. Derken ikinci slogan; “gelsin koca,
gelsin baba, gelsin polis, inadına isyan, inadına isyan, isyaannn…” İlki iyiydi
ama ikinci sloganda ben eridim, kayboldum pankartların arasında…
Bizim toplumumuzda böyle bir yara var,
kız çocukları istismara uğruyor, kadınlar kocaları tarafından
öldürülüyor, kadına şiddet hiç olmadığı kadar artmış, ama ben bu sloganı atamam
ki. Beni yetiştiren babaya yazık, üç yüz elli kilo metre birlikte mitinge
gittiğimiz kocama yazık. Biz babası tarafından, kocaları tarafından sevilen
kadınlar, hor görülen kadınlar adına yürüyoruz. Bu da ayrı bir yara.
Mağdurlardan bir tane etrafta yok. Onların dramı, tiyatro oyunu olarak
sergilendi. Oysa gerçek oyuncu onlar, sahnedekiler figürandı…
Annem bizi, babama bırakıp güne
gitmişti. O zamanlar yemek yapmayı bilmeyen babam, bildiği şeyi; örgütlemeyi
ve pankart yapmayı seçti. Cadde üzerinde olan evimizin alt katında
ki marangoza gidip çıtalar kestiriyor, karton, yapıştırıcı, bant ve
keçeli kalem… Malzemeyi tamamlıyor. Pankartları hazırlıyor; başlıyor üzerlerini
yazmaya, “yemek bizim hakkımız”, “anneyi evde istiyoruz”, “yemek yoksa direniş
var”, “bu evde grev var” gibi bir çok pankart. Pankartlar hazır, biz de
boyamaktan yazmaktan açlığımızı çoktan unutmusuz zaten… Annemin gelişini
balkonda bekliyoruz, annem zili çaldığı an da, direnişle karşılanıyor.
Sloganlar, pankartlar koridorda kıyamet kopuyor. Üç biz, bir de babam
toplam dört kişiyiz. Örgüt kurmaya sayımız yetiyor yani...
Böyle bir anısı olan çocuk olarak nasıl
avaz avaz bağıra bilirim gelsin baba diye… Ses ağzımda boğuldu her seferinde
kayboldu gitti.
Töre cinayetleri üzerine okuduğum için
biliyorum, kadın olmanın ne kadar zor olduğunu… Okul yerine mezara giden, aile
içi şiddetten kaçarken aile kurşununa gelen kızlar… Boşanmak isteyen kadınların
hazin sonları.
Yaşama nerede başladığımız, statümüzü ve
geleceğimizi belirliyor. Sınıf bilincimiz ise nasıl yaşayacağımızı. Çalışan,
üreten kadın kimseye muhtaç olmayacağı için, bu da ciddi bir kesimin işine
gelmiyor. Kadını bastırmak, kapatmak yok saymak için ellerinden geleni
yapıyorlar. Çünkü cehaletleri başka türlü var olmalarına imkân tanımıyor.
Sloganlar çınlarken kulağımda, kendimce
söylemeye başladım ben de; “gelsin baba, gelsin koca...” onlarla birlikte, ezilen
hor görülen tüm kadınlar adına; bütün dayatmalara:
“inadına isyan, inadına isyan,
isyaannn!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder