28 Kasım 2014 Cuma

Mektup



"Postacının çantasındaki mektuplara neler sığar:Kaç ölüm-dirim haberi, kaç hülya,  kaç yanlış anlaşılma" 
Gönderen:EnisBatur






Düşmüş!.. İçeri düşmüş!.. Annem ağladığına göre kötü düşmüş demek ki… Elinde bir mektup… okudukça hıçkırıklar sıklaşıyor… Göz yaşları mektup üzerindeki harflerde büyüteç görevi görüyor, damlanın düştüğü harf kocaman oluyor…Babam teselli ediyor… Madem teselli edecektin, niye verdin mektubu, niye saklamadın?..  Babama o küçücük aklımla hayıflanırken, içeri düşmenin ne demek olduğunu çözmeye çalışıyorum… Bu kadar ağlandığına göre içine düşülen çukur derin… Çıkılması güç, öyle ya!… Hıçkırıklar arasından annemin kısık sesi “daha da çıkamaz”. Son kararım: çukur çok derin…



Belleğimde mektuba ve 12 Eylül’e dair ilk iz… Ekmek almaya diye evden çıkan kuzenim, yıllarca geri gelmemek üzere götürülmüş…


Mektup, sonraki  yıllar; hep güzel haber demekti , teyzem demekti… Tekrar tekrar okunan, her kelimesinde hasret giderilen, uzakları yakın eden kağıt parçasından çok kutsal bir metindi… Zaten okumalar da ayin edasında yapılırdı.. Sessizce… Bir köşede…


Öğrendim ki, mektup en kıymetli kağıt parçası… Ondan; yazanın kokusu, yorğunluğu, uykusuzluğu, özlemi mürekkep aracığıyla bize ulaşıyor…



Onun için midir bilmem , mektuplardan oluşan romanlar daha bir yüreğimi burkar… Çünkü; yaşayarak öğrendiğin bir şeyin, sağlamasına veya provasına gerek duymuyorsun… Oradaki duygu geçişini doğruluğunu peşinen kabul ediyorsun…


Kuzenlerime ve arkadaşlarıma gönderdiğim mektuplar dışında mektup yazmadım…

Aşk mektubu yazmadan mektup yazmış sayılır mıyız? Düşlerini ,hasretini, beklediğini yazmadan?.. Sanırım bir noksanlık oluyor…

Mektup yazılmamışsa, o duygu derinliğine, o dipsiz çukura düşülmemiştir -fikrimce…O çukurdan başka çıkış yolu yok çünkü; seni teslim alan bu kez hatıralarındır…



Son kararım: Mektup yazılmışsa çukur çok derindir!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder